Rus edebiyatı; dünya üzerinde en çok klasik vermiÅŸ; edebiyata en çok katkıyı yapmış ülke edebiyatlardan biridir. Rus edebiyatına bir kez adım attığınızda; bu yolun geri dönüşü olmadığını anlar ve kendinizi kah Sibirya’nın uçsuz bucaksız steplerinde kah Moskova’nın büyülü caddelerinde kah Sn. Petersburg’un dar sokaklarında bulursunuz.
Rus edebiyatının en önemli yazarlarından ikisi; Mihail Yuryeviç Lermontov ve Aleksandr Sergeyeviç Puşkin; hayatlarını bir düello sonucu kaybettiler.
PuÅŸkin’nin düellosu eÅŸine birkaç imzasız mektup yollayarak kur yapan George Charles d’Anthès adlı bir Fransız delikanlısıdır. PuÅŸkin; d’Anthes i düelloya çağırır; Ancak bu genç Fransız ordunun en iyi niÅŸancılarından biridir ve PuÅŸkin’e acımaz…
DiÄŸer kahramanımız Lermontov ise 2. düellosunda silah arkadaÅŸlarından biri olan Martinov’a yenilir. Düellonun sebebi ise; Lermontov’un arkadaÅŸları içinde ÅŸakayla karışık Martnov’la alay etmesidir. Kendisi heyecanlı ve bir o kadar da aydın ve yenilikçi olan Lermontov; 27 yaşında hayata gözlerini yumarken; geride bir çok eser bırakmış ve kaderinin benzediÄŸi PuÅŸkinle birlikte Rus edebiyatının en önemli kalemlerinden biri olmayı baÅŸarmıştır.
Rus edebiyatının bu iki önemli kaleminin; kaderlerinin kesiÅŸtiÄŸi nokta ne bir ödül; ne de baÅŸka edebi bir konu. İkisi de hayatlarını bir düelloda kaybediyorlar. Bizim alışık olmadığımız; hiç bilmediÄŸimiz bir kültür ‘düello’. Rus edebiyatında bu kadar çok düello geçmesinin nedeni ÅŸimdi daha iyi anlaşılıyor. Bu iki büyük yazarın bile hayatlarının düelloda bitiyor oluÅŸu; Rusya’nın tarihinde düellonun nasıl bir yer kapladığını da gözler önüne seriyor.
Sorulması gerekenlerden biri de ÅŸu sanırım; Rusya’da ne oldu nasıl oldu da düello kültürü bu ÅŸekilde ortaya çıktı ve sanatın en önemli isimleri bile böyle düellolara çıktı? Düello yapmak nasıl oldu da onurlu ve gururlu yaÅŸamın bir sembolü oldu?